Ağrı, nöro-kimyasal bir duyumdur. Fiziksel acıyı yaşamak, anlaşılır ve duygusal bir süreçtir. Fiziksel boyutu olduğu kadar aynı zamanda ağrının psikolojik boyutu da bulunmaktadır. Ağrıda psikolojik faktörler önemli etkiye sahiptir.
Fiziksel etkilerin olmaması durumunda ve ya fiziksel etkilerin çok üzerinde hissedilen ağrılar psikolojik ağrı olarak değerlendirilebilir.
Acı, yaşam kalitemizi düşürebilir ve ilişkilerimizi etkileyebilir.
Ağrı yoğunluğunun bir kişinin duygusal ve psikolojik durumundan etkilendiği kanıtlanmıştır.
Depresyon, bipolar bozukluk, psikoz ve stres durumlarında ağrı eşiği yükselmektedir. Antidepresan ilaç kullanımı ve psikolojik telkin verilmesi durumlarında da ağrı eşiği yükselmektedir.
Anksiyete, yorgunluk, tükenmişlik ve fiziksel rahatsızlıklarda ise ağrı eşiği düşmektedir.
Buna rağmen, ağrının gerçek olduğunu ve gerçekten acı çektiğini bilmek önemlidir ve genellikle ciddi yaralanma, hastalık veya vücut aşınması ve yıpranmasının sonucudur.
Bununla birlikte, bazı insanlar fiziksel neden bulunmamasına rağmen kronik ağrı yaşayabilir.
'Somatize' duyguları, yani bedensel belirtiler, kaygı veya stres duyguları ile geliştiğinde görülür. Örneğin, depresyon ve kaygı, hem duygusal hem de fiziksel deneyimler olabildiğinden, anlaşılabilir bir durumdur.
Psikolojik ağrı sorununu belirtilerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
Ağrının şiddeti fiziksel belirtilerden daha yoğundur.
Ağrının şiddeti gün içinde değişmez, günlük aktiviteye bağlı değildir.
Bulunulan yaklaşıma olumlu yanıt düşüktür.
Kişi ağrının psikolojik olmadığında ısrarcı yaklaşır.
Ağrıyı kabul ettirme çabasındadır, bazen abartılı ağrı davranışlarında bulunur.
Somatizasyon bozukluğu, hipokondriyazis, konversiyon bozukluğu, panik atak, yaygın anksiyete bozukluğu, uyum sorunları, disparoni ve vajinismus gibi cinsel ağrı bozukluklarında ağrı temel belirtiler arasındadır.
Yapılan bilimsel bir çalışmada, ağrıların fiziksel nedenlerinin yanında psikolojik nedenleri de araştırılmıştır. Bu çalışmada, hangi psikolojik duygunun hangi bölgeleri etkilediği ortaya konulmuştur. Buna göre, baş ağrısı - stres ve rahatlayamamaktan, boyun ağrısı - affedememek ve kinden, omuz ağrısı - duygusal yükler ve suçluluktan, sırt ağrısı - duygusal destek ve sevgi eksikliğinden, bel ağrısı - maddi kaygılardan, el ağrısı - iletişim eksikliği ve kendini ifade edememekten, kalça ağrısı ve dirsek ağrısı - değişime direnmekten, diz ağrısı - yüksek egodan, bacak ağrısı - kıskançlık ve kendine güvensizlikten, ayak ağrıları - kötümserlik ve umutsuzluktan kaynaklanmaktadır.
Psikolojik danışmanlık, bazen medikal tedaviyle birlikte, ağrıyı yönetme yolları konusunda tavsiyelerde bulunabilir ve çoğu durumda ağrıyı tamamen durdurabilir. Danışanın ağrısı ciddiye alınmalı, danışmanlık süresinin hedefi ve süresi net olarak belirlenmelidir. Bilişsel davranışçı yaklaşım, hipnoz, atılganlık eğitimi, aile danışmanlığı, psiko-dinamik yaklaşım, stres yönetimi, gevşeme egzersizleri ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik sosyal destek çalışmaları psikolojik ağrı ile baş edebilmekte önemli yer tutmaktadır.
Psikolojik ağrı ihmal edilmemeli, genetik, kültürel, sosyal ve psikolojik yönleriyle bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Psikolojik ağrı sorunlarında, psikolog desteğiyle sizlerle birlikteyiz.